24 Haziran 2011 Cuma

Pişik

Hadi kötü olmayayım, susayım yazmayayım dedim, istikrarlı da gittim ama siz de bir rahat durmuyorsunuz ki! Yaz geldi-sonunda. Şortlar piyasaya çıktı -neyseki. ve fakat ten rengi çorap bitmedi. Yetmedi bu gözler jean şortla bile giyilmişini gördü. Bloglar festival stili lalaaaaa diye yırtınadursun bizim kızlar rock grubu dinlemeye çayıra inerken bile ten rengi çorabını ihmal etmedi.



Güzel ablalarım, sevgili kardeşlerim ten rengi çorap "kro". Bak bu kadar kısa ve öz konuşuyorum. Hadi yaptın, hadi giydin, o zaman bari şortla giyme, 40 derecede giyme, pişik olacaksııın! Bak misal Rihanna bacımız bir klibinde ucuz, varoş, kenar mahalle dilberi rolüne bürünmek için ten rengi çorabı giymiş, üstüne de şortu çekmiş. Haa bir Rihanna değilsen o vakit o çorabı ya kafana geçir bi banka neyin soy ya da at gitsin!

7 Mart 2011 Pazartesi

Dünyada Bir İlk!

Dünyanın en büyük moda merkezlerinden İstanbul'da geçen ay gerçekleşen, dünyanın en önemli moda haftalarından IFW'de bir de "dünyada bir ilk" gerçekleşti! 

Hayır hayır Emre Altuğ'un Çağla Şıkel'i Heidi Klum sanıp podyumda şakımaya çıkması değil bahsettiğim. Yooo hayır Türkiye'nin satış rekorları kıran ve marka/tasarımcı/konu/isim seçiciliği(!) ile nam salan biricik Vogue'unun  moda editörü Ece Sükan'ın  ağzında BigBabol kadar sakız elinde Twitter sürekli giydirdiği IFW'deki alt tarafı hazır giyim markalarından birinin podyumuna hoop diye  fırlayıvermesi de değil(seçicilik de bir yere kadar!)

Bahsettiğim "ilk" dünyada ilk defa bir hazır giyim moda haftasında takı tasarımcısının bildiğin defile yapması! Yav sözlüğe "moda" kelimesini sokan Fransızlar bile bunu akıl edememişken,  moda ve trendlerin belirlendiği ve tüm dünyanın nefesini tutup izlediği(!) IFW'ye de "ilk"lere imza atmak yaraşırdı! O imza'daki soyad ayrıca dikkat çekici malumunuz.

Deniz Kaprol'ün defilesi komediden öte değildi, hatta tasarımlarındaki o eşsiz çizgisi bile sırf "abi yeaa bana ne bana neee ben de defile yapacağım" ısrarından olacak yok olmuş gitmiş yerine  gözlü de görsün gözsüz de iriliğinde ve sıradanlığında metal takımsılar gelmişti.

Bizim Biscolata erkeklerine aç dergici ve blogcu kızlardan biri bile "ne lan bu" ya da "çüş yaa hazır giyim defilesi arasında mücevher defilesi mi olur, kasmışsınız" diyemedi, yerine heriflere baktıkça sıcaklayıp soğuk terler döktüler, arsız olanları Twitter üzerinden orgazm oldular, edepli olanları ya nasıl desem inanılmaz bi şovduuu diye kibarlık ettiler, gay olanların zaten nutku tutulmuştu! Bizim kızları bu hale düşüren göbekli Türk erkeği utansın!

Türkiye'de hamiline kartla ve yakinimdir ibaresiyle memurluk, müfettişlik, tayin mayin çok gördük de olmayacak defileyi oldurmayı ilk defa görmüş olduk:)

Şu takılar raflara inince ne hala dönecek çok meraktayım!

2 Mart 2011 Çarşamba

Style.Com Bedava


Masur-Şubat 2011




Mark Fast - Eylül 2010 ve Şubat 2009 Londra


Masur-Şubat 2011



Giambatista Valli-Eylül 2010 Paris

Bir Özgür Masur tasarımı için kafamı keserim. İşbu yazı ondan sebep yazılmıştır.

Yoksa kim yazacak? IFW'ye 2 sayfa ayıran onda da Dita'yı tercih eden moda dergilerimiz mi, yoksaa herhangi bir tasarımcı yeter ki beni sevsin kalp kalp diye sevgi pıtırcığı olan bloglar mı?

Fotoğrafları Style.com dan bi de Markafoni'den aldım, selam ederim.

21 Şubat 2011 Pazartesi

Türk Kadını Güzel Değilsin Bari Giyinmeyi Öğren

Evet gerçek bu! Kimse kusura bakmasın ama Türk kadınının "güzel" olduğu yalanı düne kadar yaşasın sosyalizm sayesinde sınırın bu tarafına geçemeyen Rus, Slav ve Macar fıstıklar özgürlüğüne kavuşup "nasıl diyor siz, dürk erkeg yatakta adeta bir hayvan, cok seviyor ben mahmut" diye diye buralara geldiğinden, bir de her yılbaşı gecesi CNBC-E Victoria's Secret Fashion Show'u yayınladığından bu yana son buldu! 

Artık Türk kadınını yalnızca ve yalnızca ya gay olan ya da son dedikodulardan uzak kalmak istemediği için gay ayağına yatan sevgili kuaförü güzel buluyor! Ha bir de enginlere sığmayıp taşamayan Türk modacısı, e kime satacak "güzel" Türk kadınından başka, Paris'e değil ya!


Türk kadını kısa boylu, ama öyle demez "bıldırcın gibiyim" der. Türk kadını biraz balıketi, ama öyle demez "yemeğin salçalısı kadının kalçalısı"nı tercih eder. Bu salçalı bıldırcın totalde 160 santimi pek geçmeyen  bir dirhem boyunu tutar üçe böler! Nasıl mı? Önce taytı giyer, ama o ne? Sağdan, soldan ve dahi arkadan, harici ve dahili bedhahlari vardır: poposu, baseni, karnı! Bu durumda ilk vazifesi hemen popoyu örtecek uzunlukta bir üst giymek olur, iki damla bacak iyiden iyiye yarılanmıştır. Yetmez! Türk kadını modayı yakından takip eder, bir kutu selpak mendille salya sümük Pretty Woman izlediğinden beri içinde kalan dizüstü çizmeler sonunda moda olmuştur, hoooop çeker bir çift, gitti mi bacağın geri kalanı? Türk kadınından geriye ne kalmıştır? Çizme giyen bir tunikten başka!

Zayıf değilsin, uzun değilsin, doğal sarışın hiç değilsin, esasen Norveçli filan değilsin, bu medeni cesaret nereden?

Ama hakkını yemeyeyim Türk kadının güzellikten çok daha büyük bir avantajı var: cilvesi! E be Türk kadını kendine bir bak, bi pişirimlik kahve bile isterken kaşın ayrı, omzun ayrı oynamakta, gerdanın kırılmakta. Ya o yüksek yüksek attığın kahkahaları bilmezmişiz gibi bir adam sana iki hoş laf ettiğinde elinle ağzını kapayarak mahcup gülmene ne demeli? Yatırımı buna yap Türk kadını, cilvene göre giyin, renkli renkli, yüksek topuklu, bol aksesuarlı! Bırak taytlar Kuzey Avrupa'da kalsın, dizüstü çizmeler eskisi gibi fahişelere adansın.